27 Nisan 2009 Pazartesi

Derler Her Daim!!!

"Sıkı can iyidir, hemen çıkmaz."

Umut Sarıkaya karikatürlerindeki teyze laflarındandır bu. meh meh diye diye söylerler her daim. Resmen beni geçiştiriyorsun sen bunu söylerken. İşin gücün yok mu bir de canı sıkılıyormuş pehh. İnsanın gücüne gitmiyor değil, demiş olayım.

15 Mart 2009 Pazar

Bi El Atmak Lazım Gelir...

Aylar olmuş uğramayalı...

Haydin o vakit, basalım tuşa...

Aksın görüntü....

7 Ekim 2008 Salı

Çevreci Şehir Efsaneleri

NTV televizyonu bir süredir “yeşil ekran”a ağırlık veriyor… Küresel felaketin her gün artarak hissedildiği düşünülürse çok da iyi yapıyor. Bu kuşakta anlatılanların büyük bölümü hem ilgiyle takip edilecek cinsten hem de eğitici… Ama NTV de dahil olmak üzere bu tarzda haber yapan hemen herkesin kullandığı “kurtulmanın mümkün olmadığı” birtakım “çevreci mitler” var. İnsan kendini yıllardır tekrarlanıp duran mitlere karşı alternatif geliştirmekten alıkoyamıyor


Mit 1- Aşırı avlanma bazı hayvanların nesillerinin tükenmesine neden oluyor.
Palavra. İnsanların öldürmesiyle hayvan nesli tükenseydi ineklerin, tavukların neslinin tükenmesi gerekirdi. Halbuki onları sayısı sürekli olarak artıyor.
Asıl sorun mülkiyet ile ilgilidir. İnekler, tavuklar özel mülkiyete tabi iken, timsahlar, filler gibi nesli tükenen hayvanlar ‘hiç kimsenin’ malıdır. Tavuğu kesen en az kestiği kadar tavuğu -hatta daha fazlasını- yerine koymak ister ama timsahı kesinin böyle bir kaygısı yoktur.
Mit 2- Kağıt bardak yerine fincan kullanarak ormanları koruyabiliriz.
Bir malın talebini düşürerek üretim miktarını arttırmak mümkün olabilir mi? Bugün insanlar bir gömleği iki yıl giyiyor ise bu süreyi dört yıla çıkarttığımızda gömlek üretimin artmasını nasıl bekleyebiliriz?
Ayrıca, madem kağıt bardak yerine fincan kullanmak ormanları kurtaracak, o zaman kağıt mendil yerine kumaş mendil, tuvalet kağıdı yerine taharet bezi, kullanıp atılan çocuk bezi yerine yıkanıp yeniden kullanılan bezler, kağıt havlu yerine pamuktan yapılma havlu kullanımını da teşvik etmemiz gerekmez mi?
Mit 3- 30 yıl içinde petrol rezervleri tükenecek.
Çocukluğumdan beri dinlediğim bir hikaye. Petrol rezervleri hiçbir zaman tükenmeyecek. Petrol arzı azaldıkça petrolün fiyatı yükselecek. Yükselen petrol fiyatı hem daha önce varolduğu halde, maliyeti petrole göre daha yüksek olduğu için, kullanılmayan enerji kaynakların kullanımını hem de petrole alternatif kaynakların bulunmasına ilişkin araştırmaları karlı hale getirecek (Cumhuriyetci başkan adayı McCain otomobil pili teknolojisinde bir gelişme sağlayacak olan kişiye 300 milyon dolar verilmesini teklif etmiş). Tüketiciler alternatife enerji kaynaklarına yönelecekler ve petrol hiç bitmeyecek.


- Murat Çokgezen'in yazısıdır -

30 Eylül 2008 Salı

İyi Bayramlar

29 Eylül 2008 Pazartesi

Derbide Siftah

Milan' a gelişiyle olay yaratan şirin mi şirin futbolcu ronaldinho ilk defa ilk 11 de başladığı inter derbisinde ilk golünü atarak siftah yaptı. Blog olarak tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. Bu arada gözümden kaçmadı. Gattuso sen neymişsin arkadaş. Bu maçta korktum ben senden. Yaptığı faul sonrası sinirlenen Ancelotti'ye öyle bir bağırdı ki ben oturduğum koltukta sindim pıstım yavaşça. Ancelotti'de kıvırdı zaten gattuso bağırınca ufaktan ufaktan arkasına döndü söylenerek. Sakin daha sakin. Lütfen...

21 Eylül 2008 Pazar

Boşluk

Günlerden pazardı. Kafamda o kadar çok şey vardı ki. Hangisini önce düşünmeliydim bilmiyordum. Hangisini önce düşünmem gerektiğini bulmak için bile düşünüyordum.

Annem bir yandan sevgilim bir yandan kafamı bulandırmaya başlamıştı. İstemiyordum bunu yapmayı. Niye bu kadar zorluyorlardı ki sanki.

Tek bir vidayla zor duran kapı kolunu yavaşça açtım. Avına yaklaşan aslan kadar sessiz ve dikkatli olmak zorundaydım. O kadar sessizdim ki kalp atışlarımı duyuyordum. Gözüm birden yerde duran eski halıya takıldı. Ne zaman alındığını hatırlamaya çalıştım. Şu an için yapılması en gereksiz şeyi yapıyordum. Kafamı sağa sola sallayarak bu saçma şeyi düşünmekten vazgeçtim. Lanet olsun!! Yine düşünmeye başladım işte. Çok vakit kaybettim.

Evime, 28 yılımı geçirdiğim yere son kez bir daha baktım. Gitmek en mantıklı olanıydı. Caddeye çıktığımda hafiften başlayan yağmur çok iyi gelmişti. Cebimden sigara çıkartıp yaktım ve yoldan bir taksinin geçmesini bekledim. Dumanı içime çektikçe rahatlamam gerekiyordu ama tam tersine gerilmeye başlamıştım. Siktir, işte yine düşünüyordum. Sigaraya ne zaman başlamıştım acaba. Lisedeydim herhalde, hayır hayır üniversite 1.sınıftı sanırım. Yoksa lisenin bittiği o sene yaz tatili miydi ??? Sigarayı bitirmeden yere attım boşluğu istiyordum sadece , düşünmemeye yoğunlaşmaya çalıştım. Sarı araba selektör yaparak geliyordu işte karşıdan.

- Nereye ?
- Havaalanı.
- Tabi efendim.

Yağmurun sesini duymak ve toprağın kokusunu içime çekmek için pencereyi açtım. Evet şimdi rahattım sanırım. Sınırsız bir boşluk. Sadece yağmur ve toprak kokusu.

Uçağımın kalkmasına 45 dakika vardı. Kendime su almak içi bekleme salonundaki kafeye doğru ilerledim. Kafe tıklım tıklımdı. Saat 02:15 olmasına rağmen çok insan vardı. Kahve, çay ve bira içen bir sürü insan. Bira.. Alkol.. İşte yine başlıyoruz. Hangi yılbaşıydı o içip içip salonun ortasına kustuğum. Çok karıştırmıştım içkileri. 2001 olabilirdi. 2002 veya 2003 de olabilir. Gözümü kapatıp boşluğu düşünmeye başladım yine. 2000 olmadığı kesindi ama. Boşluk sadece boşluk. 2006 veya 2007 olamazdı. Düşünme. Boşluğu iste. Bekleme salonunun ortasında kafasını öne eğmiş, gözlerini sıkı sıkı kapatmış, kendini kastığı çok belli bir adam. Dikkat çektiğim kesindi. Kendime gelmeliydim.

- İyi misin ?
- Efendim..
- Kötü gözüküyorsun.
- Teşekkür ederim, iyiyim.

Kadının yanından ayrıldım. Herkes bana bakıyordu, haklıydılar. Tuvalete kendimi zor attım. Boşluk, büyük bir boşluk. Bu boşlukta sadece kaybolmak istiyordum.

Gözümü açtığımda pilot anons yapıyordu. Herkesi kemerini takması için uyarıyordu. Yanımdaki adama baktım, onu görmemiştim uçağa bindiğimde. Demek ki koltuğuma oturur oturmaz uyumuşum. Dışarı baktığımda mutlu oldum çünkü kar yağıyordu. Uzun yıllar sonra kar..

Artık buradaydım. Benim gibi insanların arasında. Sınırsız boşluk isteyenlerin arasında. Sürekli düşünenlerin, beynine hükmedemeyenlerin arasında. Yalnız olmadığımı biliyordum. Beni ilk bulduklarında buna inanmamıştım ama işte buradaydım. Beynim artık yeniden benim olacaktı. Boşluk benimdi artık. Sürekli düşünmekten kurtulacaktım. 4 gün tek bir konuyu düşünmekten odamdan çıkamamıştım. Altı üstü bir tane pantolon alacaktım. 2 marka arasında kalmıştım ve seçememiştim. Artık buradayım. Boşluktaydım….

2 ay önce…

- Ciddi misiniz siz ?
- Kesinlikle. Sizin gibi bir çok insan var. Yıllarca sizin gibi insanları takip ettik. Zamanı geldi.
- Ne yani her şeyi bırakıp sizinle gelmemi istiyorsunuz.
- Evet, sadece bu kadar.
- Çıldırmışsınız siz. Ben gayet normalim. Sadece biraz fazla düşünüyorum.
- Hayır, maalesef normal değilsiniz.
- Evimden çıkmanızı rica ediyorum.
- Peki, ama bu konuştuklarımızı “düşünmenizi” istiyorum.

1 ay önce…

- Hayır, istemiyorum doktora gitmeyi. Kaç defa gittik bir bok çıkmıyor işte.
- Düzgün konuşur musun benimle. Ne yani doktora değil de oraya mı gideceksin.
- Evet bunu istiyorum.
- Nişanlın ne diyor bu konuda.
- Doktora gitmeliymişim.
- Kız haklı işte doktora gidelim. Lütfen son bir kez.
- Hayır gitmem, gidemem..

3 gün önce…

- Teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
- Ben neyim ??
- Bir nevi çift kişiliğe sahipsiniz diyebilirz. Siz ve beyniniz.
- Yani.
- Beyniniz istediği şeyi, istediği zamanda, istediği yerde düşünüyor. 5 yıl önce kız arkadaşınızla gittiğiniz bir film. Veya 1 ay önce radyoda dinlediğiniz bir program. Siz de bunu “düşünmek” olarak algılıyorsunuz. Aslında bütün bunları siz değil beyniniz yapıyor.
- Peki tamam. Beynim benden bağımsız bir şeyler yapıyor kafamın içinde. Ne olacak yani, sürekli böyle mi olacak ? Tedavisi yok mu bunun ?
- Maalesef yok. Ama gitmeyi kabul ettiğiniz bu yerde beyninizi kontrol etmeyi öğreteceğiz. Belki de aynı anda 2 gazete birden okuyabilirsiniz. Veya 2 film birden izleyebilirsiniz. Ve bunları birbirine karıştırmadan yapacaksınız.
- Mutant gibi bir şey mi olacağım yani. X-Men’de var hani. (gülerek)
- Hayır, siz ve beyniniz olacaksınız. Sadece bu kadar…

20 Eylül 2008 Cumartesi